EuroBasket 2025’e doğru geri sayım sürerken kimse Çek Cumhuriyeti’nin yıldızı Martin Peterka’nın uluslararası basketbol gündemini böylesine altüst edeceğini tahmin etmiyordu. Her şey sıradan bir canlı yayın röportajı gibi başladı. Stüdyoda sakin, rutin bir sohbet bekleniyordu ancak birkaç dakika içinde ortam gerildi ve yaşananlar kısa sürede spor tarihine geçecek bir skandala dönüştü.

Programın ikinci bölümünde sunucu Alperen Şengün’e yöneltilen sorularla devam ediyordu ki Peterka aniden söze girdi. Genç Türk yıldızına sert bir bakış attı ve öfkesini gizleme gereği bile duymadı. Ardından Şengün’ü hile yapmakla suçladı, hakemlerle gizli anlaşmalar yaptığını iddia etti ve onun “NBA’in şişirilmiş bir vitrini” olduğunu söyledi. Bu sözler stüdyoda buz gibi bir hava yarattı. Sunucu donup kaldı, izleyicilerse sosyal medyada saniyeler içinde infiale sürüklendi.

Canlı yayında yaşanan bu şokun hemen ardından Peterka’dan ikinci bir bomba patladı. Program biter bitmez EuroBasket 2025 Komitesi’ne resmi bir şikâyette bulunduğunu açıkladı. Üstelik bu şikâyet, Alperen Şengün’e karşı 50 milyon dolarlık bir tazminat davasını içeriyordu. Peterka, Şengün’ün canlı yayında kendisine “manevi saldırıda” bulunduğunu iddia ederek itibar kaybına uğradığını savundu. Haber, Avrupa spor basınında manşetleri anında işgal etti.

Komite, şikâyetin kayda alındığını doğruladı ancak incelemenin haftalar süreceğini açıkladı. Bu açıklama bile tansiyonu düşürmedi, aksine tartışmayı daha da alevlendirdi. Çünkü ortada yalnızca iki oyuncunun atışması değil, Avrupa basketbolunun derinlerinde yıllardır biriken jenerasyon çatışmasının izleri vardı.

Bu olayların merkezindeki isim olan Alperen Şengün ise şaşırtıcı derecede olgun bir tutum sergiledi. Bir sonraki gün düzenlenen basın toplantısında kendisine sorulan sert sorulara soğukkanlılıkla yanıt verdi. Kameralara bakarak “Ben sahada konuşurum. Her maçta bunun cevabını veriyorum” dedi. Bu sözler spor basınında bir anda alıntı kasırgası yarattı. Genç yıldızın sakinliği, onun baskı altında nasıl dimdik durabildiğini bir kez daha kanıtladı.

Sosyal medya Alperen’in etrafında hızla kenetlendi. Özellikle Türk taraftarlar, Peterka’nın suçlamalarını kıskançlık ve hayal kırıklığı patlaması olarak değerlendirdi. Avrupa’da bazı uzmanlar da Alperen’in NBA’de hızla yükselişinin Peterka gibi oyuncular üzerinde psikolojik baskı yarattığını savundu. Genç yeteneklerin ön plana çıkması, eski kuşak oyuncuların kendilerini geride kalmış hissetmesine yol açıyordu.

Tam bu esnada, olayın seyirini tamamen değiştiren bir destek mesajı geldi. Daha önce Alexandra Eala hakkında yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Nikola Jokić, bu kez doğrudan Alperen’e destek verdi. “Gerçek oyuncular baskı altında belli olur. Alperen bunun en iyi örneklerinden biridir. Bu tür ithamlar oyuna zarar verir” diyerek Peterka’yı sert bir şekilde eleştirdi. Jokić’in açıklaması yalnızca Türk basketbol camiasında değil, Balkan spor çevrelerinde de büyük yankı uyandırdı.

Alperen cephesinde hukuki sürecin ciddiye alınmadığı da açıkça görüldü. Menajeri konuyla ilgili olarak “Bu dava gerçeklikten uzak. Alperen’in kariyeri sahada kazanılır, mahkemede değil” şeklinde bir açıklama yaptı. Fakat Peterka tarafı geri adım atmaya yanaşmadı. Avukatları tazminat davasının uluslararası itibar kaybına dayandığını ve süreci sonuna kadar takip edeceklerini açıkladı.

EuroBasket 2025 yaklaşırken bu skandalın iki oyuncunun performansını nasıl etkileyeceği merak ediliyor. Bazılarına göre bu kriz, Alperen’in mental gücünü daha da pekiştirerek onu turnuvaya hazırlayacak. Bazılarına göre ise Avrupa basketbolunda yeni bir rekabet ateşlenmiş durumda ve bu çekişme daha uzun süre gündemde kalacak.

Ancak bir gerçek var ki, normal bir röportaj gibi başlayan bu yayın artık spor tarihinin en beklenmedik kırılma anlarından biri olarak anılıyor. Peterka’nın “canlı yayında savaş ilan ettiği” bu an ile Alperen Şengün’ün sakin ama ezici cevabı, Avrupa basketbolunun yeni döneminde uzun süre konuşulacak bir hikâye olarak hafızalara kazındı.