“BU ONUN SUÇU DEĞİL, TÜM O 18 YAŞINDAKİ GENÇ KIZIN SUÇU” Dean Huijsen, son günlerde Türk süperstar ile Lamine Yamal arasında yaşanan tartışmanın ardından Arda Güler’i savunmak için konuştu 👇👇

Son günlerde, genç Türk yetenek Arda Güler ve aynı derecede gelecek vaat eden İspanyol yetenek Lamine Yamal etrafında dönen bir tartışma dalgasına tanık olduk. Türkiye ile İspanya arasında oynanan ve İspanya’nın rahat bir galibiyet aldığı çekişmeli maç sırasında sahada kıvılcımlar çaktı; ancak özellikle dikkat çeken, skor tabelasının dışında kalan anlardı. Güler’e yönelik eleştirilerin ortasında, Real Madrid stoperi Dean Huijsen güçlü bir savunmayla öne çıktı: “Hiçbir yanlış yapmadı.” Huijsen’e göre, sürtüşmenin sorumlusu başka yerde; ortalığı karıştıran 18 yaşındaki kışkırtıcıda.
Tartışma, İspanya’nın 6-0 kazandığı İspanya-Türkiye maçında başladı. Maç sırasında, Güler ve Yamal arasında yaşanan gergin bir olay manşetlere taşındı: Güler hızlı bir serbest vuruş denedi, ancak Yamal’ın pozisyonu topu geciktirdi. Sinirlenen Güler, Yamal’ı hafifçe itti. O anda herhangi bir disiplin cezası verilmemiş olsa da sosyal medya, uzmanlar ve rakip taraftarlar bu tartışmaya atıldı.
Birçok kişi Güler’in haddini aştığını, onun gibi bir oyuncunun daha soğukkanlı olması gerektiğini savundu. Diğerleri ise hareketinde ham bir tutku, hayal kırıklığı ve o anın heyecanını gördü. Ardından Huijsen’in savunması geldi ve konuyu yeniden çerçeveledi: Güler’in suçlu olmadığında ısrar ediyor. Haberlere göre Huijsen, Güler’in provokasyonlara doğal tepki verdiğini ve “18 yaşındaki çocuğun” (yani Yamal’ın) gerginliğin artmasından büyük ölçüde sorumlu olduğunu vurguluyor. Huijsen, Arda’nın tepkisinin insani olduğunu, ne eksik ne fazla olduğunu vurguluyor. Tam olarak ne ifadeler yayınlanmadı, ancak mesaj açık: Güler’in suçu yok.

Bu, Güler ve Yamal arasında yapılan ilk karşılaştırma değil. İkisi de genç, erken olgunlaşmış ve Avrupa futbolunun en parlak yeteneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Güler, maç öncesinde Yamal hakkında saygıyla konuşmuş, karşılaştırmaların kaçınılmaz olduğunu kabul etmiş, ancak farklı pozisyonlarda oynadıklarını ve farklı stillere sahip olduklarını belirtmişti. “Lamine Yamal çok yetenekli bir oyuncu,” demişti. “Aynı pozisyonda oynamıyoruz ve stillerimiz farklı… Ona başarılar diliyorum.” Bu önceki tavır, serbest vuruş olayı yaşandığında taraftarlar arasındaki şaşkınlığı daha da derinleştirdi, çünkü bu durum kamuoyundaki karşılıklı saygı imajıyla çelişiyordu.
Huijsen’in bu tartışmaya müdahalesi birkaç nedenden dolayı önemli. Birincisi, Huijsen’in kendisi de Real Madrid savunma hattında genç bir oyuncu olması; oynadığı pozisyon onu modern futbolu renklendiren birçok taktiksel ve kişisel rekabete yakınlaştırıyor. İkincisi, açıklamaları genellikle sansasyonel medya çerçevesini aşıyor: Mesajı, sahadaki duyguların ve anlaşmazlıkların illa ki bir haksızlık anlamına gelmediği yönünde. Bu daha incelikli bakış açısı, Güler’e yönelik eleştirilerin sert ve muhtemelen haksız olduğunu düşünen birçok taraftar arasında sempati topladı. Her hareketin tekrarlanabildiği, analiz edilebildiği, meme’leştirilebildiği ve silah olarak kullanılabileceği bir sporda, Huijsen’in çağrısı anlayış yönünde.
Ancak eleştirmenlerin kolayca geri adım atması pek olası değil. Bazıları, Yamal’ın genç yaşına rağmen olağanüstü bir istikrar ve olgunluk gösterdiğini, Güler’in ise yeteneklerine rağmen, özellikle büyük uluslararası sahnelerde soğukkanlılığını koruma sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini savunuyor. Diğerleri ise Huijsen’in savunmasının kulüp sadakatleri veya kişisel ilişkileri nedeniyle taraflı olabileceğini iddia ediyor. Ancak muhalifler arasında bile gençliğin, baskının ve beklentilerin rol oynadığı ve iki yükselen yıldızı karşılaştırmanın kaçınılmaz olarak tartışmaya yol açtığı kabul ediliyor.

Güler ise tartışmayı alevlendirmekten büyük ölçüde kaçındı. O serbest vuruş olayının dışında, ölçülü yorumlarda bulundu: Yamal’ın yeteneklerini takdir etti, rekabeti anladı ve özellikle de kamuoyunun ve basının rekabet anlatıları oluşturmayı ne kadar sevdiğini kabul etti. Bu tür gerilimlerin yükselen bir yıldız olmanın bir parçası olduğunu kabul ediyor gibi görünüyor, ancak bu bir çizgiyi aştığına inandığı anlamına gelmiyor. Huijsen’in müdahalesi de Güler’in birçok maç ve baskı arasında tek bir ateşli an için haksız yere yargılanmaması gerektiğini vurgulamayı amaçlıyor gibi görünüyor.
Futbolda, özellikle elit seviyelerde, sürtüşme anları normaldir. Özellikle genç oyuncular mercek altında: her hareket, etkileşim veya yüz ifadesi incelenebilir. Huijsen’in savunmasının vurguladığı şey, her öfkenin hata anlamına gelmediğidir. Güler’in “yanlış bir şey yaptığını” iddia etmek, bağlamı, duyguyu ve insani yanılgıyı göz ardı etmektir. Mesele bir itme veya serbest vuruş gecikmesinden ibaret değil; mesele, anlatıların nasıl inşa edildiği, medyanın ve taraftarların nasıl suçladığı ve spot ışıkları altındakilerin nasıl davranması gerektiğiyle ilgili.
Manşetler gelmeye devam ettikçe skorlar unutulacak ama hikâyeler akılda kalacak. Belki de bu bölüm bir hatırlatma görevi görecektir: İdealize edilmiş sportmenlik ve rekabet, özellikle yetenekler karşılaştırıldığında, tutkular tavan yaptığında ve 18 yaşındakiler dünya çapında arenalara atıldığında, genellikle karmaşık bir gerçeklikle karşılaşır. En azından, Dekan Huijsen’in sözleri, Arda Güler’in üzerindeki suçlamayı bir nebze olsun azaltabilir; bu çatışmada eleştiri yükünün başkasına ait olduğunu savunuyor.