GÜZEL KAHRAMAN MALA ZIMETBAUM’UN NAZİLERE KARŞI TÜYLER ÜRKÜTÜCÜ SON MEYDAN OKUMASI – Auschwitz’den kaçmayı başaran ve yakalanıp krematoryumda diri diri yakılan ilk kadın

Auschwitz ölüm kampı, tarihin en karanlık sayfalarında insanlık dışı zulmün sembolü olarak yer alır. Bu korkunç cehennemin içinde bile bazı insanlar, en zor koşullarda bile teslim olmadan direndi, umut etmeyi sürdürdü ve insan onurunu son ana kadar ayakta tuttu. Bu isimlerden biri de güzelliği, zekâsı ve cesaretiyle bilinen Yahudi kadın Mala Zimetbaum’du. Onun hikâyesi yalnızca bir kadın kahramanın yaşam mücadelesi değil, aynı zamanda Nazi vahşetine karşı insanlığın verdiği en onurlu meydan okumalardan biridir.

Mala Zimetbaum, Belçika’da yetişmiş ve genç yaşta Auschwitz’e gönderilmişti. Burada kadınlar arasında çevirmen olarak görevlendirildi, çünkü birçok dili akıcı konuşuyordu. Bu görev sayesinde kampa gelen mahkûmların acılarını daha yakından gördü, Nazi subaylarının emirlerini iletmek zorunda kaldı ve zamanla kamptaki binlerce insana yardım eden gizli bir rehber haline geldi. Mahkûmlar onu yalnızca güzelliğiyle değil, merhametiyle de hatırlıyorlardı. Elindeki her küçük imkânı başkalarıyla paylaşması, birçok insan için karanlıkta bir umut ışığı oldu.

Zimetbaum’un cesareti, 1944 yılında en üst seviyeye ulaştı. Kampta yüzlerce insanın günden güne yok edildiğini gördükten sonra sessiz kalamayacağını anladı. Erkek mahkûm Edward Galinski ile birlikte kaçış planı yaptı. Kaçmak yalnızca hayatlarını kurtarmak için değil, dış dünyaya Auschwitz’de yaşananları bildirmek içindi. Çünkü Mala, dünyanın bu vahşetten habersiz kalmasının daha büyük bir felaket olacağını düşünüyordu. İkili büyük bir risk alarak kılık değiştirdi ve kampın dışına çıkmayı başardı. Bu kaçış, o dönemin koşulları düşünüldüğünde neredeyse imkânsız sayılabilecek bir hareketti.]
Ancak özgürlük kısa sürdü. Mala ve Galinski yakalandı ve tekrar Auschwitz’e getirildi. Nazi subayları, örnek olması için Zimetbaum’un acımasız bir şekilde cezalandırılmasına karar verdi. Ona krematoryumda diri diri yakılma cezası verildi. Fakat Mala Zimetbaum, idam edilmek üzere götürülürken bile teslim olmadı. Tarihe geçen o cesur son sözleriyle Nazi subaylarının gözlerinin içine bakarak insanlık dışı düzenlerini yüzlerine vurdu. Rivayete göre, son anda bile diğer mahkûmlara direnmeye devam etmeleri için çağrıda bulundu. Onun bu kararlı duruşu, Nazi vahşetinin ortasında insan onurunun nasıl dimdik kalabileceğinin kanıtıydı.
Mala Zimetbaum, krematoryuma götürüldüğünde mahkûmlar arasında sessizlik ve korku yerine cesaretin yayıldığı söylenir. Onun yaptığı meydan okuma, Auschwitz’deki birçok insan için artık kaybedecek hiçbir şey olmadığını ve direnmenin tek yol olduğunu göstermişti. Diri diri yakılan ilk kadın mahkûm olarak kayıtlara geçen Zimetbaum, ölümüyle Nazi yönetimine karşı unutulmaz bir mesaj bıraktı.
Bugün tarihçiler, Mala Zimetbaum’u yalnızca trajik bir figür olarak değil, insanlık onurunun ve özgürlük mücadelesinin güçlü bir simgesi olarak anıyor. Onun hikâyesi, en karanlık anlarda bile cesaret ve umudun nasıl yeşerebileceğini kanıtlayan eşsiz bir insanlık belgesidir.