54 yıl sonra ‘D.B. Cooper’ın GERÇEK kimliği nihayet ortaya çıktı!


1969‑70’lerde dünya havacılık tarihinin en gizemli vakalarından biri haline gelen 1971’dek iğrenç uçak kaçırma olayı, yarattığı efsane ve gizemle yıllardır tartışma konusuydu.

24 Kasım 1971’de Portland’dan Seattle’a giden bir uçakta, kendisini “Dan Cooper” olarak tanıtan bir adam, yanında bomba olduğunu iddia ederek 200.000 dolar fidye ve dört paraşüt talep etmiş; fidye alındıktan sonra paraşütle uçağın arka merdiveninden atlayarak kayıplara karışmıştı. O günden beri, bu “Dan Cooper” — hata sonucu literatürde “D.B.
Cooper” olarak anıldı — kimliği, nerede olduğu ve akıbeti tam anlamıyla bilinmeyen bir gizem hâline gelmişti.
Aradan geçen yarım asra yakın sürede onlarca şüpheli, yüzlerce ipucu, yeniden değerlendirilen bulgular ve sayısız teori ortaya atıldı.
Ancak son günlerde – yaklaşık 54 yıl sonra – bu efsanevi vakaya dair ciddi bir iddia gündeme geldi: Şüpheler, yıllardır “mümkün ama doğrulanamamış” kalan adı nihayet bir kişiye bağlayabileceğini düşündüren yeni delillerle yeniden alevlendi. Peki bu iddialar neye dayanıyor ve gerçekten D.B. Cooper’ın kimliği ortaya mı çıktı?
Olayın temelini oluşturan eylem şöyle: Uçak kaçırıldı, fidye ve paraşütler sağlandı, uçak yeniden havalandı — ve gece yarısı, yağmur ve fırtına altında, yolcu uçağının arka merdivenlerinden atlayan Cooper, bir daha görülmedi.
Sadece bileklik kravat, iplikler, birkaç izmarit ve fidye paralarının bir kısmı (1980’de Columbia Nehri kıyısında bir çocuk tarafından bulunan 5.800 dolar) bırakılmıştı. Araç izleri, tanık beyanları, para izi — tüm bunlar olguluk düzeyinde yetersiz kalmıştı.
Ancak 2024–2025 döneminde, vakaya yön veren bazı yeni gelişmeler oldu. Şimdi kimileri “eh, belki de bu adamın gerçek kimliği 54 yıl sonra görüldü” diyor.
Bu iddiaların kaynağı, yeni ele geçirilen bir paraşüt, bu paraşütle bağlantılı eski bir aile mülkü, ve o ailenin üyelerinin FBI’a sunduğu malzeme – bunlar arasında logbook’lar, modifiye edilmiş ekipmanlar ve daha önce incelenmemiş bazı belgeler bulunuyor. Bu iddiaya göre, paraşüt ve ekipman, 1971’de kullanılan uçuş ekipmanına ait olabilir.
Bu hamle, soruşturmanın resmi olarak “çözüldü” anlamına gelmese de — çünkü FBI hâlâ kesin bir açıklama yapmadı — vaka dosyasında “yeniden inceleme” süreci başlattı. Araştırmacılar ve bazı emekli ajanlar, bu yeni bulguların Cooper’ın kimliğini şimdiye kadar gizlemiş olabilecek bir kişinin üzerine ışık tutabileceğini düşünüyor.
Özellikle ekipman üzerindeki malzeme analizleri, Cooper’ın uçak/boyama/metal işleme ile ilgili bir işte çalışmış olma ihtimaline dair ipuçları veriyor.
Tabii bu gelişmeler “nihai çözüm” anlamına gelmiyor. Çünkü geçmişte benzer iddialar defalarca ortaya atıldı ve sonuçta ciddiye alınmadı. Bazı DNA analizleri ve parmak izi testleri — örneğin, Cooper’ın üzerinde bulunan kravat üzerindeki DNA örneği üzerinden yürütülen incelemeler — şüpheli bazı adaylarla eşleşmedi. FBI yetkilileri bile son testleri “belirsiz” olarak nitelendirdi.
Bu da demek oluyor ki; yeni paraşüt ve ekipman, hâlâ kesin delil olarak görülmüyor.
Bir başka kritik nokta: Cooper’ın atladığı gece ve atlama bölgesi, coğrafi ve meteorolojik koşullar nedeniyle son derece tehlikeliydi. Yoğun yağmur, fırtına, gece karanlığı, 200 km/s’ye varan rüzgâr — deneyimli bir paraşütçü bile bunu zorlayıcı bulurdu. FBI bazı eski yetkilileri, Cooper’ın aslında bu atlayıştan sağ çıkmadığını öne sürüyor.
Bu yorum, yeni delillere rağmen kimliği belirlemeyi zorlaştıran başlıca nedenlerden biri.
Yine de, eğer bu iddialar doğrulanırsa ve yeni paraşüt — ve diğer ekipmanlar — 1971’dekine ait olarak laboratuvar analizleriyle onaylanırsa: Bu, belki de tarih boyunca “çözülemeyen suç” olarak anılan tek ticari uçak kaçırma davasının sonu olabilir. Bu adım, yıllardır dünyanın hafızasında “uçaktan atlayıp kayboldu” efsanesini gerçek bilimsel verilerle bağlayabilir.
Öte yandan, uzmanlar ve tarihçiler kamuoyunu temkinli olmaya çağırıyor. Çünkü seneler içinde benzer “çözüm” iddiaları hep gündeme geldi; ancak hiçbirinde somut, kesin ve kesinlikle doğrulanmış bir “Cooper kimliği” çıkarılamadı. Bu yüzden yeni iddialar da kesinlik kazanana kadar “bir teori” kategorisinde görülüyor.
Tüm bunlar demek oluyor ki: Evet — 54 yıl sonra, “D.B. Cooper’ın gerçek kimliği nihayet ortaya çıktı” gibi çarpıcı bir başlık hâlâ erken olabilir. Ama bu sefer iddia, geçmiştekilerden daha ciddî görünüyor: fiziki deliller, aile itirafları, ekipman — uzun yıllardır eksik olan bu parçalar, nihayet bir araya gelmiş olabilir.
Bu hikâye, hem suçu hem efsaneyi hem de insanlık merakını bir araya getiriyor. Eğer bu iddialar doğruysa, 1971’de gökyüzünden atlayıp izini kaybettiren adamın kim olduğu – ve belki ne olduğu — sonunda gün yüzüne çıkabilir. Ancak tarih, bu gizemin kesin olarak çözüldüğünü söylemek için hâlâ ihtiyatlı.
Yine de, eğer bu iddialar doğrulanırsa ve yeni paraşüt — ve diğer ekipmanlar — 1971’dekine ait olarak laboratuvar analizleriyle onaylanırsa: Bu, belki de tarih boyunca “çözülemeyen suç” olarak anılan tek ticari uçak kaçırma davasının sonu olabilir. Bu adım, yıllardır dünyanın hafızasında “uçaktan atlayıp kayboldu” efsanesini gerçek bilimsel verilerle bağlayabilir.
Öte yandan, uzmanlar ve tarihçiler kamuoyunu temkinli olmaya çağırıyor. Çünkü seneler içinde benzer “çözüm” iddiaları hep gündeme geldi; ancak hiçbirinde somut, kesin ve kesinlikle doğrulanmış bir “Cooper kimliği” çıkarılamadı. Bu yüzden yeni iddialar da kesinlik kazanana kadar “bir teori” kategorisinde görülüyor.
Tüm bunlar demek oluyor ki: Evet — 54 yıl sonra, “D.B. Cooper’ın gerçek kimliği nihayet ortaya çıktı” gibi çarpıcı bir başlık hâlâ erken olabilir. Ama bu sefer iddia, geçmiştekilerden daha ciddî görünüyor: fiziki deliller, aile itirafları, ekipman — uzun yıllardır eksik olan bu parçalar, nihayet bir araya gelmiş olabilir.
Bu hikâye, hem suçu hem efsaneyi hem de insanlık merakını bir araya getiriyor. Eğer bu iddialar doğruysa, 1971’de gökyüzünden atlayıp izini kaybettiren adamın kim olduğu – ve belki ne olduğu — sonunda gün yüzüne çıkabilir. Ancak tarih, bu gizemin kesin olarak çözüldüğünü söylemek için hâlâ ihtiyatlı.